Geleceğin Menüsü: Böcekler, Yabani Otlar ve Sebzeli Burgerler
Gittikçe artan nüfus
ve azalan gıda kaynaklarını düşündüğümüzde gelecekte yemeklerimizin ne olacağı
sorusu ile karşılaşabiliriz. Dünya nüfusu yüzyılın ortasına kadar 9 milyarın
üzerine çıktığında, gıda ihtiyaçlarımız % 70 oranında artacak.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün en önemli
kaygılarından birisi, ormanları kesmeden
ve sınai tarıma başvurmadan bu ihtiyacı nasıl karşılayabileceğimiz yönünde
yoğunlaşıyor. Toprağın sağlığını nasıl koruyabiliriz. Bu soruların cevapları
net değil, hatta cevaplar bulanık bölgeye giriyor. Fakat oldukça
kesin olan bir şey var, o da önümüzdeki 50 yıl içinde akşam yemekleri bugünkü
akşam yemekleri gibi görünmeyecek.
Yemek masasına giden çeşitli yollar var. Bunlardan birisi
yüksek teknolojili endüstriyel yol, bu yol üzerinde laboratuvar çalışmaları, DNA
haritaları bulunuyor. Bu yol boyunca hayvan olmadan et üretimi için
birleştirilen proteinlerle karşılaşırsınız, alglerin yağa dönüşmesini ve yemeklerinizin
şişelenmiş sıvılar haline gelmesini izlersiniz.
Bunun yanı sıra mevcut sistemi yeniden düzenlemeye iten
biraz daha geleneksel ve biraz da teknolojiye bağlı bir yol daha var. Bu yolda
derin kökleri ile eski tahıllar bulunuyor. Bu da çevresel maliyetlerin bir
kısmını karşılayabilen topraklarda bir tarım ümidi sunuyor. Ve yine bu yolda
insanoğlunun bildiği en eski proteinlerden birinin modern bir şekilde yeniden
yapılandığını görürsünüz: Böcekler
2014’den bu yana yemeğin
geleceğini kapsayan Mold dergisi editörü Lin Yee Yuna bu iki yolun birbirinden
çok uzak olmadığını söylüyor ’’Gerçek şu ki 9 milyar insanı beslemek için el
birliğine çok ihtiyacımız olacak. İnsanların konuştuğu en önemli çözüm böcekler
ve hücresel tarım kullanımıdır.''
Küresel gıda uzmanı Raj Patel’e göre gelecekte şu anda sahip
olduklarımızı çok daha iyi kullanmak zorunda kalacağız. Buna uygun yöntemler
üzerinde çalışılıyor diyor ve ekliyor, ’’Endüstriyel tarım sistemimizin bir çoğu
tahıl gibi favori bir bileşene karar vermekle ilgili. Daha sonra da her şeyi
bir yabani ot ya da haşere gibi düşünebiliriz. Görünen o ki; 21. Yüzyıl yabani
yiyecekler ve çeşitli böceklerin besin
kaynağı olabileceğini kabul ediyor’’
Peki, bu yiyecekler neye benziyor?
İşte
Yakın Gelecekte Yemek Masasında Görülebilecek 5 Yemek
Ø Ne Yersiniz:
Cırcır Böceği Unu
Ø Nasıl Yersiniz:
Enerji Barları, Cipsler Ve Diğer İşlenmiş Gıdalar
Market raflarında bu konu ile ilgili ipuçları var. Cırcır böceği
tozu batı gıdalarında hızla yer kazanıyor. Bugün cırcır böceklerinden elde
edilen un, pek çok ülkede yerel atıştırmalık olarak kullanım alanı buluyor.
Ayrıca cırcır böceği –Endonezyanın JAVA
adasında kızartılmış veya öğütülmüş olarak,
Tayland da ise kızartılmış olarak
tüketiliyor. Böcek yeme fikri Kuzey Amerika pazarında da yavaş yavaş satış
alanı buluyor.
Çevresel açıdan bakıldığında böceklere başvurulacağı oldukça
açıktır. Bu konuda özellikle cırcır böcekleri üzerinde duruluyor. Cırcır
böcekleri gram başına daha fazla protein ve mikro besin kaynağı sunar. Karanlık
yoğun kalabalık koşullarda gelişirler, böylece küçük bir alanda büyük ölçekli üretime
dikey olarak çiftçilik yapabilirler.
Bunlar domuz ve sığır çiftliklerine oranla daha az atık
üretirler. Cırcır böceği fiyatları şimdi pahalı olsa da ABD’deki en büyük
cırcır böceği çiftliğini işleten Aspire, Teksas’ta fiyatlarını önemli ölçüde
düşürmek için 250000 metrekarelik cırcır
böceği işlenebilecek bir otomasyon tesisi inşa ediyor. Şirketin büyümek için
sağlam bir nedeni var. Aspire’ın şu anda üretim yaptığı çiftlik, bu boyutun
onda biri kadar ve bütün çıktılar cırcır unu adı verilen ince bir toz
haline getiriliyor. Bu devasa büyüme planlarının önümüzdeki 2 yıl içinde gerçekleşmesi
düşünülüyor.
Gözlemciler Amerika’nın böcek yiyenlerin ülkesi haline
gelebileceğinden bahsediliyor. ‘’Gelecekteki yenilenebilir Böcekler ve İnsanın
Evrimi’’kitabının yazarı Antropolog yazar Julie Lesnil ‘’ Etleri böceklerle
değiştirmeyeceğiz. Ama böcekler hayvan yemi olarak kullanılabilir ya da bunları
zaten bildiğimiz yiyeceklere dönüştürebiliriz. Atıştırmalık cipsler ve protein
barlar ya da paleo diyetinde bulunan smoothie tozları için kullanabiliriz.’’diyor.
Ø Ne Yersiniz:
Kernza
Ø Nasıl
yersiniz: Ekmek ve Bira
Gelecekteki yiyeceklerden oluşan listede mütevazi bir tahıl
bulunmayabilir. Ancak Amerika’nın büyük ovalarında uzun süredir bulunan bir
tahıl olan buğday çimi, geleceğin gıdası olarak uygun olabilir. Buğday çimi,
başlangıçta sadece yem olarak yetiştiriliyordu
Daha sonra 1980’ lerde araştırmacılar yıllık toprak işlenmesinin
ve mono kültürlerin ( en fazla tahıl yetiştirmede kullanılan yöntemler) toprak
sağlığını bozabileceği konusunda endişelenmeye başladılar. Çok yıllık alternatifler
aranmaya başlandı ve buğday çimi üzerinde karar kılındı.
2000’ li yıllara kadar Kansas’ta ekolojik olarak odaklanmış
bir tarımsal araştırma grubu olan Land Institute’de daha iyi verime ve tohum büyüklüğüne sahip, Kernza adı verilen hastalıklara dirençli bir çeşitlilik oluşturmak için ara buğday çimi
yetiştiriliyor.
Tesisin önümüzdeki 5 yıl içinde tahıl üreteceği planlanıyor.
‘’Kernza gibi köklü çok yıllık yiyecekler, çifte fayda
sunuyor’’ diyor kernza'nın Land Institude’daki gelişimine öncülük ecen Agronomist Lee
DeHan. ‘’Tüm bitkiler gibi çok yıllıklar da iklim değişikliğine karşı savaşmaya
yardımcı olurlar ve toprağa karbon veririler. Ancak yıllık bitkilerden farklı
olarak, toprakta daha fazla karbon tutarlar. Bunun
sonucu da daha zengin içerikli toprak, daha az erozyon ve daha az gübre
kullanıldığı için daha az su kullanımıdır.’’
De Haan Tahılları, Brooklyn’deki Bein Cut fırınında ekmek
haline getirilerek test ediliyor. Oregan’da Hopworks, Patagonya’da Provisions
Kernza ile bira üretti. St. Paul’da bulunan Bang Brewing Kernza ile ileriye
dönük bira yapımı çalışmalarına devam ediyor.
Yine de amaç butik üretimler yaratmak değildir. General
Mills’in Cascadizn Farms’ı bu yılın sonunda Kernza kaynaklı bir ürünü piyasaya sürerek hem çiftçilere hem de tüketicilere ortada kitlesel bir pazar olduğunu
kanıtlamayı düşünüyor.
Ø Ne Yersiniz?
Bitki Kaynaklı Et
Ø Nasıl
Yersiniz? Burger
Küresel nüfus arttıkça, hem lezzetli hem de başarı işareti
olarak kabul edilen et talebinde neden düşüş olduğunu anlamak biraz zor. Buna
rağmen endüstriyel hayvansal üretimi
–özellikle de sığır eti-çevre üzerinde yük oluşturuyor.
Hayvancılık üretimi, sera gazı emisyonlarının yaklaşık 1/5
ini oluşturuyor. Sığırdan et üretimi için genellikle suyun 8 kat harcanması ve
her bir sebze ile kıyaslandığında 1 kalori başına 160 kat su harcanması
gerekir. Bu durumda otomatik olarak Birleşmiş Milletler yetkilileri herkesi
daha az et yemeye çağırıyor.
Bu açık bir çözüm olabilir ancak birkaç pazarlama meraklısı
farklı bir fikir lanse ediyor. ‘’Sorun et değil de, hayvanlardan gelen et ise?’’
Önceki çalışmalarında bezelye ve soyadan bir dizi et üreten Beyond Meat’in CEO’su Ethan Brown. ‘’Et üretimi bir roket bilimi
değil, amino asitler ve lipidler. Bunların hiçbirisi de sadece hayvanlara özel
değildir.’’ Diyor.
Bu konuda her ikisi de ileri teknoloji ve bilimsel
deneylerle çalışan Impossible Burger ve Beyond Burger oldukça hararetli bir
rekabet içindeler.
Her ikisinin ürünleri de, çok fazla sodyum içermesine rağmen
kalori, protein, yağ açısından sığır eti
ile karşılaştırılabilir düzeyde bileşenler içeriyor. Her iki firmada müşterilere lezzet ve daha da
önemlisi istenen sulu damak lezzetini sunduklarını öne sürüyorlar.
Her iki köfteci de
gelecek için büyük planlar ve yatırımlar yapıyor. Et rengini pancar ve bezelye
proteininden sağlayan Beyond Burger TGIF
‘in de dahil olduğu 25000 mağaza ve 5000 restoranda ülke
genelinde satış yapıyor.
Impossible Burger ise şu anda daha küçük ölçekte faaliyet
gösteriyor. Seçkin restoranlarda heme adı verilen bir protein sayesinde ‘’kanlı
görünümde’’ köfteler satıyor.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi ‘’heme’’ kullanımının güvenliği
hakkında kesin karar verememiş olsa da, şirket ortalama 1000 satış noktasında
faaliyet göstermeyi planlıyor.
Impossible Foods’un sözcüsü Jessica Appelgren ‘’Yeni et çeşitleri
icat ettiğimize inanıyoruz ‘’Ama biz bitkilerden gelen eti kullanıyoruz.’’
Ø Ne Yersiniz
: Algler
Ø Nasıl
Yersiniz : Yağ ve Tereyağı
21. yüzyılın başında girişimci bilim insanları bir Alman kestane
ağacı özünden alg ürettiler. Daha sonra bu alglerden elde edilen yağlar Thrive
adı ile markalaşmaya başladı. Öncelikle bu bitkiyi bezilya şekeri ile birlikte, içindeki yağı çıkarmak amacıyla tasarlanmış 6 katlı
fermentasyon kaplarına bastırdılar. Böylece yosun
yağı, tekli doymamış yağlar içeren
yüksek duman noktasına sahip hafif, nötr aromalı bir
yemeklik yağ oldu.
Çevresel açıdan bakıldığında, Thrive destekleyicilerine göre
diğer yağlardan daha az toprak ve su gerektirirken, diğer yağlardan daha fazla
tekli doymamış iyi yağ ve daha az doymamış yağ içeriyor. Thrive firmasının
sahibi Jill Kauffmann Corbion Johnson ‘’
Bir hektar şeker kamışından 3-4 ton alg yağı üretebiliriz ‘’diyor.
2017’de Corbion karışımına bir başka alg yağı ekledi.
Tereyağı gibi balmumu görünümlü ve oda sıcaklığında sertleşen kruvasan, kek gibi gıdalarda, sert kabuklu dondurmalarda diğer
katı yağlar yerine kullanılabiliyor.
Corbiondaki Mark Brooks ‘’ Bazı hidrojene edilmiş ürünler
çok kimyasal ses çıkarıyor’’ ‘’Eğer ürününde bunu
istemiyorsa onun yerine etiketinde yosun yağı kullandığını belirtiyorsun.''
Bu
yılın sonunda alg yağının dağıtım kanallarına girmesi bekleniyor.
Buradaki amaç ticari yağlara (özellikle ormansızlaştırmayı
körükleyen ve şiddetli işçilik baskısıyla bağlantılı olan hurma yağı) daha
insancıl ve verimli bir alternatif yaratmaktır.
Ø Ne Yersiniz:
Laboratuvarda Üretilmiş Tavuk
Ø Nasıl Yersiniz: Nugget Ve Benzeri
Bir petri kabında üretilmiş tavuk yeme fikri sizi
korkutuyorsa, size bunu satmaya çalışanların bir çözümü var: İsimlendirmeyi
değiştirin. Bir endüstri grubu olan Good Food Institute’un genel müdürü Bruce
Frierich ‘’ Kültür et ya da laboratuvarda üretilen et demekten hoşlanmıyoruz.
Hepimiz temiz et terimini tercih ediyoruz.’’
Her ne söylenirse söylensin, hayvan hücrelerinden
yetiştirilen ve Friedrich’in et-bira fabrikası olarak adlandırdığı yerde,
yenilebilir hale getirilen temiz et hızla mağaza içi başlangıçlara yaklaşıyor.
Bugün laboratuvarda üretilmiş tavuk, sığır eti ve hatta kaz ciğerini piyasaya
sürmek için bekleyen 15 şirket var. Suni üretim, endüstriyel hayvansal üretim
tarafından tüketilen çevresel kaynakların ne kadar çok olduğu öne sürülerek destekleniyor.
2016 da Memphis Meats laboratuvarda üretilen sığır eti
köfteleri için bir prototip açıkladı ve bir yıl sonra buna tavuk ekledi. Bu
yılın ocak ayında önümüzdeki birkaç yıl içinde bir tavuk ürünü tanıtmayı
bekleyen İsrail’in supermeat’i Almanya’nın en büyük kümes hayvanı şirketlerinden
PH ile yatırımcı ortaklığı yaptığını açıkladı.
Supermeatin kurucularından biri ola Shir Friedman. ‘’Her yıl
yaklaşık 50 milyar tavuk, yenmek için öldürülüyor. Bu yeni süreçle hayvanların
et üreticisi olmak yerine et üretim fabrikasına sahip olacaksınız. Tıpkı mısır
gevreği ya da ketçap yapan fabrikalar gibi…’’diyor
Memphis meat’in tavuğunun üretimi pound başına 9000 dolara
mal oldu. Supermeat kısa bir süre sonra piyasaya Premium ürün olarak
girebileceğini belirtti.
North Carolina State
Üniversitesindeki biyo teknoloji uzmanı Paul Mozdziak yeni ürünlerin, çeşitli bilimsel buluşlara öncülük edeceğini söylüyor.
Kaynak
National Geographic
Tracie Mcmillan
6 March,2018
Biraz ütopik bir yazı ama bazılarının olabileceğine de ihtimal veriyorum. Teşekkürler paylaşım için.
YanıtlaSilBilemem ama okuduysanız, Bu konuda ABD'de ciddi yatırımlar yapılıyor.
SilBir başka makalemde de laboratuvar etleri hakkında yazmıştım. Buna da inanmayanlar oldu. Ama artık ABD'de yavaş yavaş raflarda yer buluyor.. Yine de geleceğin güzelliği belirsizliğinde :)
Ben şu acıdan bakmak istiyorum. Bu tip gıda dönüşümleri olasıdır. İnsanlığında bu dönüşüme uyum sağlayabileceğini, insan metabolizma ve yapısın da değişmelerin olabileceğini düşünüyorum. Bu durumun birçok etkeni var tabi konuyu dağıtmak istemem teşekkürler.
YanıtlaSil